Yargı reformu nasıl olmalı? Hukukçular Haber7’ye açıkladı
Haber7-ÖZEL
Türkiye’de son günlerde yaşanan ve toplumda infiale neden olan şiddet ve cinayet olayları sonrası ceza sisteminde yeni düzenlemeler gündeme geldi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç‘un geçtiğimiz günlerde ilk sinyalleri vermesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünkü AK Parti Grup Toplantısı’nda beklenen açıklamayı yaptı.
NEŞTER VURULACAK
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kriminal tiplerin sokakta dolaşmaması gerektiğini belirterek Ceza İnfaz Hükümlerinde değişikliğe gidileceğini açıkladı. “İnsanlarımızın hayatını güvenle hissedebilmesini sağlamak için ne gerekiyorsa yapacağız.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onlarca kriminal suç kaydı olanların ortalıkta dolaşması herkes gibi bizi de rahatsız ediyor. Milletimizin sesine kulak vererek bu konuda önemli adımlar atmaya karar verdik. İnsanlarımızın sokakta, evinde, iş yerinde hiçbir endişe duymadan hayatını güvenle sürdürebilmesini sağlamak için ne gerekiyorsa yapacağız. Emniyet teşkilatımız işçinde bir zafiyet varsa neşteri vurup gidereceğiz. Adalet sistemimizde yanlışlık varsa tıkanıklık varsa neşteri vurup onu da çözüme kovuşturacağız. Sosyal medyada suçu teşvik etmede gerekli müdahalede bulanacağız. Suçu önlemeden suçla ve suçlularla mücadeleye, yargılamalardan infaz ve ıslah sistemimize, nerede boşluk varsa mutlaka hal yoluna koyacağız.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın talimatıyla birlikte yargı reformu için çalışmalar resmen başlatılırken, Haber7 yapılması planlanan düzenlemeleri hukukçulara sordu. Emekli Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Demir, Bir kişinin suç işlediğinde, ceza alacağı ve cezaevinde kalacağını önceden bilmesi gerektiğini belirterek “Cezalar istisnasız herkese uygulanmalıdır.” dedi. İstanbul 2 Nolu Baro Başkanı Avukat Yasin Şamlı ise hukuk tarafında bazı kanuni düzenlemelere ihtiyaç olduğunu belirterek en ağır cezanın insan öldürme cezası olması gerektiğini vurguladı. Avukat Ahmet Yılmaz Ordulu, ise düzenlemenin farklı disiplinlerdeki uzmanlarla bir araya gelinerek yapılması gerektiğini söyledi.
CEZA SİSTEMİ SİL BAŞTAN
Emekli Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Demir, yargı reformu düzenlemesine yönelik şu görüşü bildirdi;
Son günlerdeki olaylar, etki-tepki şeklinde adım atılmaması gereken meselelerdir. Hukuk fakülteleri, akademi çevreleri ve uygulayıcıların bir araya gelerek, sosyologlar, psikologlar gibi geniş bir ekibin katkısıyla, hem bir infaz rejimi hem de usul ve ceza kanunlarının bütün olarak ele alınması gereken bir konudur bu. Yani Türkiye’nin ceza sisteminin geniş kapsamlı bir şekilde ele alınıp yeniden düzenlenmesi lazım.
Yapılması gereken en önemli şeylerden biri, açıkça kural koymak ve bu kuralı istisnasız şekilde uygulamaktır. Devlet otoritesini sağlamak için kurallar konacak ve bu kurallar kesinlikle ihmal edilmeden uygulanacak.
ADLİ ZABITA ŞART
Bu ceza sisteminin iki önemli yönü var. Birincisi kolluk kuvvetleri yönü, yani polis ve jandarmadır. İkincisi ise adliye yönü, savcılık ve mahkemeler. Bu iki alanın hem verimli hem de entegre bir şekilde uyum içinde çalışması gerekiyor. Ceza sisteminde yapılacak düzenlemelerin eksiksiz uygulanabilmesi için adli zabıtanın mutlaka kurulması gerekiyor.
Adli zabıta nedir? Adli zabıta, sadece suçluların peşine düşen, suç ve suçluları takip eden, Cumhuriyet Başsavcılarının emrinde olan bir yapıdır. İncelemeler, soruşturmalar ve araştırmalar yapar. Adeta bir dedektif gibi çalışır. Genel kolluk kuvvetleri olan polis ve jandarmadan farklı olarak, adli zabıta İçişleri Bakanlığına değil, doğrudan adli makamlara bağlıdır.
Şu anki durumda, genel zabıtayı, gerektiği zaman adli zabıta olarak kullanıyoruz. Fakat bu yapının ‘Yedi Kocalı Hürmüz’ gibi olmaması lazım. Şu an, polis ve jandarma birçok yere bağlı. Yani kaymakam, emniyet müdürü, valilik gibi çeşitli mercilere karşı sorumlular. Bu yüzden, bazı şeyler eksik kalıyor ve bu eksiklikler, ceza sisteminde etkinliği zayıflatıyor.
SADECE CEZA ARTIRILARAK SUÇ ÖNLENMEZ
Ceza sistemini tam anlamıyla uygulamak için adli zabıta şart. Bölük pörçük, yüzeysel cezalarla suçların önüne geçemeyiz. Cezaların artırılması da tek başına suçları önleyemez. Suç işlemeyi caydırmak istiyorsanız, koyduğunuz kuralları eksiksiz ve sızdırmaz bir şekilde uygulamanız gerekiyor.
CEZASIZLIK ALGISI BÖYLE KIRILIR
Bir kişi, yaşadığı ülkenin kurallarını bilmeli ve bu kurallara uymalıdır. En önemlisi, bu kurallar herkese istisnasız uygulanmalıdır. Cezasızlık algısını ortadan kaldırmak için, bir insana altı yıl ceza veriyorsanız, bu kişinin en az beş yılını cezaevinde geçirmesi gerekmektedir.
KİMLER İÇİN İYİ HAL İNDİRİMİ UYGULANMALI?
Suçunu itiraf eden, polise, savcıya, hakime yani yargı ve emniyet makamlarına suçu tam olarak açığa çıkaran sanıklara iyi hal indirimi yapılabilir. Ancak, suçunu itiraf etmeyen ve suçun açığa çıkmasını sağlamayan kişilere kesinlikle iyi hal indirimi uygulanmamalıdır. Verilen cezanın en az beşte dördü kesinlikle infaz edilmelidir. Bu, ceza adaletinde caydırıcı olmanın temel unsurudur.
HANGİ SUÇUN KAÇ YIL HAPİS GETİRECEĞİNİ HERKES BİLMELİ
Bir kişi suç işlediğinde, ceza alacağı ve cezaevinde kalacağı süreci önceden bilmeli. Suç işlediğinde hürriyetinin elinden alınacağını, birçok şeyden mahrum kalacağını önceden kestirebilmelidir. Hürriyet, bir kişinin özgürlüğü, suç işlediğinde kesinlikle ellerinden alınmalıdır. Suçlu, cezai sorumluluğunu bilerek hareket etmelidir. Suç işleyen bir kişi, “On yıl ceza aldım, yattım çıktım ve hayatıma kaldığım yerden devam ediyorum” diye düşünmemelidir. Böyle bir şey asla olmamalıdır. Bu kişi, bir daha hiçbir kamu görevinde bulunamamalı, kamu hizmetlerinden faydalanamamalıdır.
İşte bu yüzden, insanlar suç işlemeyi göze alamamalıdır. Çünkü bu, onları toplumdan dışlayacak, özgürlüklerini ellerinden alacak bir durumdur.
BAZI DÜZENLEMELERE İHTİYAÇ VAR
İstanbul 2 Nolu Baro Başkanı Avukat Yasin Şamlı, yargı reformu tartışmalarına yönelik şu açıklamalarda bulundu;
Bazı uygulamaların gerçekten toplumda cezasızlık algısına yol açtığı gibi bir yaklaşım var. Bunun gerçeğe tekabül eden, haklı olan bir yönü de var. Gerçekten Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi bu noktada bazı kanuni düzenlemelere ihtiyaç var. bir de özellikle insan hayatına kasteden fiillerde, suçlarda, suçla cezanın denkliği tartışması ciddi bir kadim tartışma. Bu ceza hukuku tarihine baktığımız zaman da böyle. Bu anlamda da bazı kanuni düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Biz yeni Ceza Kanunu yürürlüğe girmeden önce henüz tasarı iken şu görüşlerimizi ifade ettik.
EN AĞIR CEZA İNSAN ÖLDÜRME CEZASI OLMALI
Bir ceza kanununda en ağır müeyyide yani en ağır ceza insan öldürme cezası olmalı. Çünkü hem hukuk normlarının hem de hukuk kurullarının, hukuk mekanizmalarının koruduğu en önemli değer insanca insan hayatıdır. Daha öncesinden insan öldürmenin cezası yirmi dört yıl olduğu halde, yeni ceza bu müebbet hapis haline getirilmiş oldu. Dolayısıyla bu olumlu bir gelişme ama tabii ki bu da karşılar mı? Mesela kasten adam öldürmenin cezası idam olmalı mıdır? Sorusunu da gündeme getiriyor. Bu konuda da farklı görüşler var kamuoyunda. “Eğer idam cezası bir ceza kanununda olursa şayet adli hatalar olursa karar verilirken, bu hataların idamın infazından sonra düzeltilmesi mümkün değildir” gibi görüşler ileri sürülerek karşı çıkılıyor. Ben şunu ifade etmek isterim. Esasen devlet olmanın gereği adli hataların mümkünse sıfıra indirilmesidir. Ama insan unsurunun olduğu yerde hatalarda olacak. Ama bu konuştuğumuz konuda hatanın çok olabileceği kanaatinde değilim. Çünkü ceza hukukunun kadim kurullarından bir tanesi “şüphede sanık yararlanır” ifadesidir. Dolayısıyla en ufak bir şüphe varsa dahi orada ondan sanık yararlanacaktır ve sanık hakkında olumlu karar verilecektir. O bakımdan da biraz önce ifade gibi adli bir hata yapılırsa idam kararının infazından sonra geri dönüş olmaz görüşünün bu anlamda çok isabetli olduğu kanaatinde değilim.
Bu ceza kanunu bütün maddeleri açısından ele alınıp hukuk temelli ve adalet temelli belirlemelerin yapılması zorunluluğu olduğu kanaatindeyim.
ORTAK ÇALIŞMA YÜRÜTÜLMESİ GEREKİR
Ceza İnfaz Hükümlerinde değişiklik tartışmalarına ilişkin Avukat Ahmet Yılmaz Ordulu ise şu görüşleri savundu;
Son günlerde yaşadığımız menfûr hadiseler hepimizi derinden üzmüş, endişelendirmiştir. Bu hadiseler sonucu toplumdaki cezasızlık algısının ortadan kaldırılması için çalışmalar hızlandırılmıştır. Öncelikle belirtmem gerekir ki, bu mesele sadece hukukçuların bir araya gelerek inisiyatif almasıyla çözülemez. Cezasızlık algısının giderilmesi, sadece cezaların artırılması veya infaza ilişkin şartların ağırlaştırılması ile çözülebilecek bir sorun da değildir. Farklı disiplinlerden uzmanların bir araya gelerek ortak çalışmalar yürütmesi gerekmektedir. Ayrıca suçun sadece oluşmasından sonraki kısmı değil suçtan önceki süreçte suçu üreten unsurların etkili, kalıcı ve köklü bir çözümle ortadan kaldırılması için uğraşılmalıdır.
Bizim Ceza Kanunumuzun 1. maddesinde Kanun’un amacı şu şekilde açıklanmıştır: Kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak ve suç işlenmesini önlemek. Suçluların cezalandırılması, kanunun amacına ulaşması için bir araçtır.
CEZALAR ARTTIRILDI ANCAK YETERLİ OLMADI
Cezaların artırılması ya da infaza ilişkin mevzuatının ağırlaştırılması gibi konular genelde kadın cinayetleri, kadına karşı şiddet, cinsel saldırı gibi toplumun haklı olarak hassas olduğu menfûr hadiseler üzerine gündeme gelmektedir. Aslında zaman içerisinde bu suçlara ilişkin kanunda öngörülen cezalar artırıldı ve infaz şartları ağırlaştırıldı. Ancak görüldüğü üzere sorun hâlâ çözülmüş değil. Cezaların caydırıcılığı hususunda yeniden bir gözden geçirilmeye muhtaç olduğu ve bu infaz türü ile ıslahın gerçekleşmediği de zannediyorum ki oldukça açıktır ancak yeterli olmadığı da sarihtir.
ÖĞRETMEN VE DOKTORLARLA BİRLİKTE ÇALIŞILMALI
Gelinen aşamada bu konu ile ilgili yeniden bir reform çalışması yapılacaksa öncelikle bunun, çok yönlü bir yaklaşım içermesi şarttır. Toplumun her kesimi ile ortak çalışmalar yürütülmeli ve özellikle sahada tecrübesi olan paydaşlarla diyalog kurulmalıdır. Örneğin suçu üreten unsurların ortadan nasıl kaldırılacağı hususunda bir çalışma yürütülürken çocuklarımızın hayatındaki iki önemli yer olan aile kurumu ve okullara dair ilgilileriyle çalışılması zorunludur. Yine maalesef uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılığı ülkemizde artmakta ve madde etkisi altındayken suç işleme oranı yükselmektedir. Madde bağımlılığı ile mücadele için hekimlerimiz, ruh sağlığı ile ilgilenen meslekî ruhsatı haiz ilgili meslek grupları ve uyuşturucu ticaretini önlemek için kolluk mensupları başta olmak üzere güvenlik güçlerimiz ile birlikte çalışılmalıdır.
CEZAEVLERİNDE KAPASİTENİN ÇOK ÜZERİNDE TUTUKLU VAR
Suç sonrasındaki süreçte ise eğer infaz mevzuatı değiştirilecekse ve toplumdaki bilinen haliyle “cezanın yatarı” artırılacaksa bunun için Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ile görüşülmeli, teşkilat yapısındaki ilgilerle bir araya gelinmeli, cezaevlerinin mevcut durum, kapasite ve koşulları konuşulmalı ve bu hususlar da göz önünde bulundurularak bir düzenleme yapılmalıdır. Zira şu an cezaevlerimizde kapasitesinin çok üzerinde tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır.
Denetimli serbestlik sistemi tartışılıyor. Bunun kaldırılması sorunu çözmeye yetecek midir? Çok emin değilim açıkçası. Çünkü geçmişte de gördük ki tek başına cezaları artırmak suçların işlenmesi noktasında caydırıcı olamıyor.